Boşanma Protokolünden Kaynaklanan Tapu İptali Ve Tescil Davası Maktu Harca Tabidir.
Eylül 15, 2024
Mirasçılardan Biri Tarafından Murisin Vefatından Sonra Yapılan Kira Sözleşmesi, Önceki Sözleşmeyi Sona Erdirmez.
Eylül 15, 2024

Yargı Kararları

Emsal Yargı Kararları

İcra Takibine İtiraz Eden Ancak Yasal Süre İçinde Ödeme Yapan Kiracı, İtirazını Çekmediğinden Temerrüde Düşmüş Kabul Edilir.

T.C. Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/6-1918
Karar No: 2021/1707
Karar Tarihi: 21.12.2021

I. İNCELEME SÜRECİ

Alacaklı İstemi:

1. Alacaklı vekili istem dilekçesinde; kiracısının … ve kiralayanın … Otelcilik ve Turizm A.Ş. olduğu “Sahil Cad. No:90 Villapark Evleri D. No: F23 … Kemer Antalya” adresinde bulunan meskenin 30.07.1997 başlangıç tarihli kira sözleşmesi uyarınca 99 yıllığına kiralandığını ve sözleşmenin tapu siciline şerh verildiğini, … Otelcilik şirketine ait Antalya ili, Kemer Mah. 115 ada 19 ve 20 parsel numaralı taşınmazların müvekkili şirket tarafından İstanbul 1. İflas Müdürlüğünün dosyasında yapılan ihale sonucunda satın alındığını, 11.03.2010 tarihinde tapu (tescil) işlemlerinin yapıldığını, müvekkili şirket tek başına malik olduğundan tahliyesi istenen meskenin bulunduğu Villapark sitesinin doğal olarak yöneteni konumunda olduğunu, yıllık gider katılım payı alacağı ile her kiracının payına düşen emlak vergisi, elektrik, su, vb. hizmet giderlerini ödemediğinden borçlu aleyhine tahliye talepli takip başlattıklarını, borçlunun (ödeme emrinin tebliğinden itibaren) 7 gün içinde takibe itiraz etmediğini, otuz gün içinde borç miktarını icra dosyasına yatırdığını ancak Antalya 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2013/560 E. sayılı dosyasında verilen ihtiyatî tedbir kararı ile alacaklının alacağını tahsil etmesinin engellendiğini, borçlunun temerrüde düştüğünü ileri sürerek borçlunun mecurdan tahliyesine karar verilmesini talep etmiştir.

    Borçlu Cevabı:

    2. Borçlu vekili cevap dilekçesinde; alacağın tamamının icra dosyasında 10.05.2013 tarihinde ödendiğini, ödeme nedeniyle temerrütten bahsedilemeyeceğini, Antalya 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2013/560 E. sayılı dosyasında açmış oldukları menfi tespit davasında verilen ara karar gereği teminat yatırdıklarını ve dosyadaki paranın alacaklıya ödenmemesi için ihtiyatî tedbir kararı verildiğini, alacaklının alacağına kavuşmasının müvekkilince değil mahkemece engellendiğini, alacaklının haklı bir zararı olur ise zararın da bu teminattan karşılanacağını belirterek istemin reddini savunmuştur.

      Mahkeme Kararı:

      3. Antalya 4. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 14.11.2013 tarihli ve 2013/960 E., 2013/1123 K. sayılı kararı ile; borçluya ödeme emrinin 17.04.2013 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun 7 günlük yasal süresi içinde takibe itiraz etmediği, ancak 30 günlük yasal süre dolmadan 10.05.2013 tarihinde takip konusu borcu ödediği, buna ilişkin makbuzun icra dosyasında olduğu gerekçesi ile istemin reddine karar verilmiştir.

        Özel Daire Bozma Kararı:

        4. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde alacaklı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

        5. Yargıtay (Kapatılan) 6. Hukuk Dairesince 10.03.2014 tarihli ve 2014/2521 E., 2014/2783 K. sayılı kararı ile;

          “…Davacı alacaklı kira alacağının tahsili için tahliye istemli başlattığı icra takibinin itiraz edilmeksizin kesinleşmesi üzerine, İcra Mahkemesinden kiralananın temerrüt nedeniyle tahliyesini istemiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

          Türk Borçlar Kanun’unun 315. maddesi hükmü uyarınca temerrüt nedeniyle tahliyeye karar verilebilmesi için istenen kira parasının veya yan giderin muaccel(istenebilir) olması ve kira bedeli ile yan giderin verilen sürede ödenmemiş bulunması, ihtarnamede verilen süre içerisinde kira parasının ödenmemesi halinde akdin feshedileceğinin açıkça belirtilmesi gerekir. Kiracıya verilecek süre konut ve çatılı işyeri kiralarında en az otuz gün, ürün kiralarında en az altmış gün, diğer kira ilişkilerinde ise en az on gündür. Kira parası götürülüp ödenmesi gereken borçlardan olduğundan kiralayana götürülüp elden ödenmesi veya gideri kiracıya ait olmak koşuluyla konutta ödemeli olarak PTT kanalıyla gönderilmesi gerekir. Bundan ayrı, sözleşmede özel bir koşul kabul edilmişse bu hususta gözönünde tutulmalıdır. Açıklanan şekilde yapılmayan ödemeler yasal ödeme olarak kabul edilemez. Ancak teamül haline gelmiş bir ödeme şekli varsa bu şekilde yapılan ödemede geçerlidir.

          Takibe dayanak yapılan ve hükme esas alınan 30.07.1997 başlangıç tarihli 99 yıllık kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davacı bu sözleşmeye dayanarak davalı hakkında 09.04.2013 tarihinde tahliye istemli başlattığı icra takibi ile 2011-2013 yılları arası yıllık gider katılım payı bedelleri 20.449 TL asıl, 650.17 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 21.099.17 TL’nin tahsilini istemiştir. Ödeme emri davalıya 17.04.2013 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davalı borçlu 24.04.2013 tarihli dilekçesi ile her türlü itiraz haklarını saklı tutarak kapak hesabının yapılmasını istemiş, bunun üzerine 10.5.2013 tarihinde takibe konu borcu 24.022.27 TL olarak icra dosyasına ödemiştir. Öte yandan davalının Antalya 4.Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2013/560 Esasında açtığı menfi tespit davasında verilen tedbir kararı ile icra dosyasına ödenen bu paranın menfi tespit davasının sonucuna kadar ödenmemesine karar verilmiştir. Her ne kadar takibe konu yan giderler yasal süre içerisinde icra dosyasına ödenmiş ise de icra dosyasına ödenen bu bedelin davacıya ödenmesi tedbiren engellendiğinden ödemenin yasal 30 gün içinde ödendiğinden bahsedilemez. O nedenle temerrüt olgusu gerçekleşmiştir. Bu nedenle tahliyeye karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.

          Direnme Kararı:

          6. Antalya 4. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 22.01.2015 tarihli ve 2014/1293 E., 2015/64 K. sayılı kararı ile; öncelikle icra dosyasında tahliye ihtarlı ödeme emri tebliğinden sonra 30 günlük ödeme süresi içinde çekince ileri sürülmeksizin takip konusu borç borçlu tarafından ödenmiş olduğundan İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 269/a maddesindeki şartlar oluşmadığından istemin reddi gerektiği, İİK’nın 72/3. maddesi gereğince borçlunun açmış olduğu menfi tespit davasında verilen tedbir kararının borçlunun iradesi ile değil mahkemenin takdiri ile verildiğinden takipte sırf tedbir kararı nedeniyle borçlunun temerrüdünün oluşmayacağı, borçlunun takip konusu borcu kendisine tebliğ edilen (13) örnek ödeme emri şartlarına göre ödediği, bu durumda borçlunun temerrüdünden söz edilemeyeceği, kaldı ki menfi tespit davasında verilen tedbir kararı nedeniyle alacaklının zararının alınan teminat kapsamında güvence altına alındığı, aksi hâlde alınan teminatın ve korunan hukukî yararın hukukî dayanaktan yoksun kalacağı gerekçesi ile direnme kararı verilmiştir.

            Direnme Kararının Temyizi:

            7. Direnme kararı süresi içinde alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

              II. UYUŞMAZLIK

              8. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; tahliye talepli ilamsız icra takibinin itirazsız kesinleşmesi üzerine yasal otuz günlük ödeme süresi içinde takibe konu borcun icra dosyasına ödenmesi ancak menfi tespit davasında verilen tedbir kararı ile bu paranın alacaklıya ödenmesinin tedbiren engellenmesi karşısında temerrüdün oluşup oluşmayacağı noktasında toplanmaktadır.

                III. GEREKÇE

                9. İcra ve İflas Kanunu’nun 269-269/d maddeleri arasında kira bedelinin ödenmemesi nedeniyle ilamsız tahliye takibi düzenlenmiştir. 818 sayılı Borçlar Kanunu’na (BK) göre kiraya verenin kira sözleşmesini feshedilebilmesi için öncelikle kiracıya fesih ihtarnamesi göndermesi gerekir. Kiraya veren ödenmemiş kiranın tahsili için yaptığı ilamsız takip talebinde, kiracıya ödeme emri ile BK’nın 260 veya 288. [6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) m. 315 veya 362] maddelerinde yazılı ihtarın da yapılmasını isteyebilir. Böylece kiracının kira borcunu ödemede geciktiği hâlde kiraya veren aynı takipte hem ödenmeyen kira bedellerini, hem de borçlunun temerrüt nedeniyle tahliyesini talep edebilir. TBK’nın 314 ve 315. maddelerinde kira bedeli veya yan gideri ödeme borcunu ifa etmeyen kiracının temerrüdü düzenlenmiştir (Sadece kira borcunu değil yan gideri de ödemeyen kiracının temerrüdü sebebiyle kiralayan alacaklı akdin feshi istenebilir). Kiralayan alacaklı, sadece kira borcunu değil yan gideri ödemeyen kiracının temerrüdü sebebiyle akdin feshini isteyebilir.

                10. Alacaklının (kiraya verenin) ilamsız tahliye takip talebini alan icra dairesi, borçluya ihtarlı (örnek 13 nolu) ödeme emri gönderir. Bu ödeme emrinde diğer kayıtlarla birlikte, borçlunun (kiracının) kural olarak yedi gün içinde ödeme emrine itiraz edebileceği, itiraz süresi içinde kira sözleşmesini ve varsa yazılı kira sözleşmesindeki imzasını açık ve kesin olarak reddetmezse (inkâr etmezse) kira sözleşmesini kabul etmiş sayılacağı, kira borcunu ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren BK’nın 260 veya 288. (TBK m. 315 veya 362) maddelerinde belirtilen (konut ve çatılı işyeri kiralarında en az otuz gün, ürün kiralarında en az altmış gün, diğer kira ilişkilerinde ise en az on gün) belli bir süre içinde ödemesi, itiraz süresi içinde (İİK m. 62’ye göre) ödeme emrine itiraz etmez ve ödeme süresi içinde borcu (kirayı) ödemez ise kiraya verenin (alacaklının) kesinleşen kira alacağı için haciz isteyebileceği (İİK m.78 vd) ve icra mahkemesinden (kiracının) kiralanan taşınmazdan tahliyesini isteyebileceği ihtar edilir.

                11. Borçlu itiraz süresi içinde ödeme emrine itiraz etmez ise ilamsız tahliye takibi kesinleşir. Borçlu (kiracının) süresinde ödeme emrine itiraz etmemesi ile ilamsız tahliye takibi kesinleşirse de, alacaklı (kiraya veren) bunun üzerine hemen haciz ve tahliye isteyemez. Borçlu ödeme süresi içinde (on, otuz veya altmış gün) borcunu (kirayı) ödeyebilir. Borçlu ödeme emri tebliğinden itibaren ödeme süresi içinde kira borcunu öderse, ilamsız tahliye takibi son bulur, alacaklı haciz ve tahliye isteyemez (Kuru, Baki: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s. 828-829).

                12. İcra ve İflas Kanunu’nun 269/a maddesine göre, borçlu itiraz etmez ve kira borcunu da ödemezse alacaklı ödeme süresinin bitim tarihini takip eden altı ay içinde icra mahkemesinden tahliye isteyebilir. Alacaklının tahliye talebi üzerine icra mahkemesi ilk önce alacaklının ilamsız tahliye takip talebinin kanuna uygun olup olmadığını inceler. Takip talebi kanuna uygun değilse, özellikle alacaklı takip talebinde tahliye istememişse, icra mahkemesi tahliye talebinin reddine karar verir. Bundan sonra, icra mahkemesi, borçlu kiracıya gönderilen ödeme emrinin kanuna uygun olup olmadığını inceler. Ödeme emri kanuna uygun değilse, özellikle ödeme emrinde ödeme (ihtar) süresi yanlış (noksan) gösterilmişse, ödeme emrinde ödeme (ihtar) süresi yazılı değilse veya ödeme emrinde tahliye ihtarı yok (tebliğ edilen ödeme emri 13 örnek nolu ödeme emri değil) ise icra mahkemesi tahliye talebinin reddine karar verir. İcra mahkemesi, takip talebinin ve ödeme emrinin kanuna uygun olduğunu tespit ederse, bunun üzerine, borçlu kiracının süresi içinde ödeme emrine itiraz edip etmediğini araştırır. Buna göre, icra mahkemesi, borçlunun süresinde ödeme emrine itiraz etmediğini (veya itiraz etmemiş sayıldığını) tespit ederse, borçlunun ödeme (ihtar) süresi içinde kira borcunu ödeyip ödemediğini inceler (Kuru, Baki: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s. 831, 833).

                13. Türk Borçlar Kanunu’nun 89. maddesinde “para borcu” alacaklının ifa anındaki yerleşim yerinde ödenir. Başka bir ifadeyle, para borçları alacaklıya “götürülecek borçlar” dandır.

                14. Kira bedeli de para borcu olup TBK’nın 89. maddesi hükmüne göre kural olarak kiraya verenin ikametgâhında ödenir. Borçlu aleyhine kira alacağı için icra takibi başlatılmış olması hâlinde ise kira bedelini ödeme borcundan ödeme (ihtar) süresi içinde kira parasının eksiksiz, kayıtsız ve şartsız alacaklının eline geçmesini sağlayacak şekilde ödeme yapmak suretiyle kurtulabilir. Hukuk Genel Kurulunun 02.11.2021 tarihli ve 2017/(6)3-980 E., 2021/1302 K. sayılı kararında da bu hususlar benimsenmiştir. “Alacaklıya ödenmemesi kaydıyla” icra dairesine ödenen kira borcu borçluyu temerrütten kurtarmaz.

                15. Süresi içinde ödeme emrine itiraz etmemiş olan borçlu, ödeme (ihtar) süresi içinde kira borcunu tamamen ödememiş ise ihtar müddetinin bitim tarihini takip eden altı ay içinde alacaklı kiraya verenin talebi üzerine icra mahkemesi, borçlu kiracının tahliyesine karar verir (İİK m. 269/a).

                16. Kiralanan taşınmazların kira bedelinin ödenmemesi nedeniyle ilamsız icra yolu ile tahliyesinde (İİK m. 269-269/d), borçlu kiracı borçlu bulunmadığının (veya kiracı olmadığının) tespiti için menfi tespit davası açabilir (İİK m. 269/d, 72). İlamsız tahliye takibinden önce de kiracı hukukî yararı bulunmak şartı ile menfi tespit davası açabilir. Bundan sonra alacaklı kiralayan ilamsız tahliye takibi yaparsa menfi tespit davasına bakan mahkeme, borçlu kiracının talebi üzerine teminat karşılığında ilamsız tahliye takibinin durdurulmasına ihtiyatî tedbir yolu ile kararı verebilir (İİK m. 269/d, 72/2). Fakat ilamsız tahliye takibinden sonra borçlu kiracının menfi tespit davası açmış olması hâlinde menfi tespit davasına bakan mahkeme ihtiyatî tedbir yolu ile ilamsız tahliye takibinin durdurulmasına karar veremez (269/d, 72/2, c. 1) (Kuru, Baki: İcra ve İflas Hukukunda Menfi Tespit ve İstirdat Davası, Ankara 2003, s. 220).

                17. İlamsız tahliye takibinden sonra borçlu kiracının menfi tespit davası açmış olması hâlinde menfi tespit davasına bakan mahkeme takibin durdurulmasına değil borçlu kiracının talebi üzerine borçlunun (altı, otuz veya altmış günlük) ödeme süresi içinde icra dairesine ödemiş olduğu kira parasının alacaklı kiralayana ödenmemesi hakkında (teminat karşılığında) ihtiyatî tedbir kararı verebilir (İİK m. 269/d, 72/3, c. 2). Ancak bu hâlde borçlu kiracı icra dairesine ödemiş olduğu paranın alacaklı kiralayana ödenmesine muvafakat etmemiş (ve böylece temerrüde düşmüş) olduğundan icra mahkemesi itirazın kaldırılması ve tahliyeye karar verir. Borçlu ödeme emrinde yazılı otuz günlük ödeme süresi içinde icra dairesine ödeme yapmış ise de ihtiyatî tedbir yolu ile alacaklıya ödenmesinin engellenmesi nedeniyle otuz günlük ihtar süresi içinde borç ifa edilmiş sayılamaz. Borçlu kiracının (ilamsız tahliye takibinden sonra) menfi tespit davası açması, icra mahkemesinin (m.269/a, 269/b veya 269/c hükmüne göre) alacaklı kiraya verenin tahliye talebini incelemesine ve tahliye kararı vermesine engel değildir. Bu menfi tespit davası tahliye talebinin incelenmesinde bekletici mesele dahi yapılamaz. Ancak menfi tespit davasına bakan mahkeme borçlu kiracının talebi üzerine teminat karşılığında tahliye kararının icrasının durdurulması için ihtiyati tedbir kararı verebilir (İİK m. 72/3, c. 2 kıyasen) (Kuru, Baki: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s. 859; Kuru, İcra ve İflas Hukukunda Menfi Tespit ve İstirdat Davası, Ankara 2003, s. 220-221).

                18. Borçlu kiracı icra mahkemesinin tahliye kararından sonra da menfi tespit davası açabilir ve teminat karşılığında tahliye kararının icrasının durdurulması için ihtiyatî tedbir kararı verilmesini isteyebilir (Kuru, Baki: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s. 859; Kuru, İcra ve İflas Hukukunda Menfi Tespit ve İstirdat Davası, Ankara 2003, s. 222).

                19. Menfi tespit davası borçlu kiracı (davacı) lehine hükme bağlanır ise ilamsız tahliye takibi derhal durur (İİK m. 72/5, c. 1). Bundan sonra icra mahkemesi tahliye kararı veremez. İcra mahkemesinin tahliye kararı vermesinden sonra menfi tespit davası borçlu kiracı lehine hükme bağlanırsa, tahliye kararının icrası kendiliğinden durur. İcra mahkemesinin tahliye kararının icra edilmesinden (borçlu kiracının tahliye edilmesinden) sonra menfi tespit davası kiracı lehine hükme bağlanırsa, bununla icra hemen eski hâle iade edilmez. Çünkü bunun için menfi tespit davasının kabulüne ilişkin kararın kesinleşmesi gerekir (İİK m. 72/5, c. 2). Menfi tespit kararının kesinleşmesi üzerine ayrıca hükme hacet kalmaksızın icra eski hâle iade edilir (İİK m. 72/5, c.2). Yani tahliye edilmiş olan taşınmaz, icra dairesi tarafından tekrar borçlu kiracıya teslim edilir (Kuru, s. 859; Kuru, İcra ve İflas Hukukunda Menfi Tespit ve İstirdat Davası, Ankara 2003, s. 224).

                20. Somut olayda; alacaklı tarafından borçlu aleyhine yıllık gider katılım payı, elektrik, su vb. diğer giderlerin tahsili için tahliye talepli ilamsız takip başlatıldığı, örnek (13) nolu ödeme emrinin borçluya 17.04.2013 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun itiraz etmediği, borçlu vekilinin icra müdürlüğüne verdiği 24.04.2013 tarihli dilekçesinde “Ödeme emrine; cebri icra ve tahliye tehdidi altında bulunduğumuzdan her türlü itiraz, dava ve tazminat haklarımız saklı kalmak kaydıyla talebi karşılayacak miktardaki parayı süresi içinde depo edebilmemiz veya ihtirazi kayıtla ödemede bulunabilmemiz açısından kapak hesabı yapılması”nı şeklinde talepte bulunduğu, 10.05.2013 tarihinde borçlu tarafından icra dosyasına 24.022,27TL ödendiği, borçlu tarafından açılan menfi tespit davasında Antalya 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2013/560 E. sayılı dosyasında verilen 10.05.2013 tarihli tedbir kararı ile “…takip dosyasına yatırılan paranın dava sonuna kadar alacaklısına ödenmemesine…” karar verildiği, alacaklı vekilinin 17.09.2013 tarihinde icra mahkemesine başvurarak temerrüt nedeniyle tahliye talep ettiği görülmektedir.

                21. İlamsız tahliye takibi ile alacaklı hem ödenmeyen kira bedeli ile yan giderlerin tahsilini hem de kiralananın tahliyesini amaçlamaktadır. TBK’nın 89. maddesinin 1. fıkrası (BK m. 73) uyarınca kira borcu götürülecek borçlardan olup, kira borcunun ifası paranın alacaklının tasarrufuna geçmesidir. İhtar süresi içinde takibe konu borç icra dosyasına ödenmiş ise de İİK’nın 72. maddesinin 3. fıkrasına göre borçlunun talebi üzerine sulh hukuk mahkemesince verilen tedbir kararı ile bu paranın alacaklının tasarrufuna geçmesi engellenmiş olup, bu hâlde borçlu kiracı icra dairesine ödemiş olduğu paranın alacaklı kiralayana ödenmesine muvafakat etmediğinden, borçlu temerrüde düşmüş olur. İhtar süresi içinde yapılan bu ödeme ile borçlu hakkında haciz uygulanmasına engel olup, temerrüdü engellemez.

                22. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, süresinde takibe itiraz etmeyen borçlunun temerrüt nedeniyle tahliyesine karar verilebilmesi için borçlunun otuz gün içinde ödeme yapmamış olmasının (İİK 269-a/1) gerektiği, tahliye koşulu olan otuz günlük süre için alacaklıya ödemenin yapılabildiği tarihin değil, borçlunun ödemeyi yaptığı tarihin esas alınması gerektiği, takip konusu alacağın icra dosyasına ödenmiş olmasının İİK hükümlerine göre borcun icra dosyasına ödenmesi aşamasının tamamlanması olduğu gibi TBK hükümlerine göre de geçerli ve sonuç doğuran bir ifa olduğu, yasanın tanıdığı bir hakkın kullanılması suretiyle bu paranın alacaklıya ödenmemesi için ihtiyatî tedbir kararı alınmış ve uygulanmış olmasının borcun ödenmediği anlamına gelmeyip icra veznesine giren paranın alacaklıya ödenmesi aşamasının durdurulması niteliğinde olduğu gerekçesi ile direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

                23. Hâl böyle olunca; yerel mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

                24. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

                  IV. SONUÇ:

                  Açıklanan nedenlerle;

                  Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA,

                  İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

                  2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na 5311 sayılı Kanun’un 29. maddesi ile eklenen Geçici 7. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken İİK’nın 366/III. maddesi uyarınca kararın tebliğden itibaren on gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21.12.2021 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.

                  KARŞI OY

                  İcra takibi yoluyla kiralanan taşınmazların tahliyesi 2004 sayılı İİK 269 vd. maddelerde düzenlenmiştir. Takip âdi kiralara veya hasılat kiralarına mütedair olur ve alacaklı da talep ederse ödeme emri, Borçlar Kanununun 260 ve 288’inci maddelerinde yazılı ihtarı ve kanuni müddet geçtikten sonra icra mahkemesinden borçlunun kiralanan şeyden çıkarılması istenebileceği tebliğini ihtiva eder. (İİK 269/1) maddede sözü edilen BK maddelerinin TBK’daki karşılığı 315 ve 361. maddelerdir.

                  Borçlu, itiraz sebeplerini 7 gün içinde icra dairesine bildirmek zorunda olup (İİK 269/2), itiraz etmez, ihtar müddeti içinde kira borcunu da ödemezse ihtar müddetinin bitim tarihini takip eden altı ay içinde alacaklının talebi üzerine icra mahkemesince tahliyeye karar verilir (İİK 269-a/1).

                  Menfi tespit davasının düzenlendiği İİK 72. madde hükmü kıyas yoluyla bu takipler hakkında da uygulanır (İİK 269-d/1).

                  Kıyasen uygulanacak İİK 72. madde hükümlerine göre; borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir (İİK 72/1).

                  İcra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyatî tedbir kararı verebilir (İİK 72/2).

                  İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyatî tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyatî tedbir yoluyle icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir (İİK 72/3).

                  Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi hâlinde alacaklı ihtiyatî tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde yüzde yirmisinden aşağı tayin edilemez (İİK 72/4).

                  Dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takip durur. İlâmın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hâle iade edilir. Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olamaz (İİK 72/5).

                  Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; hakkında kiralanan taşınmazın temerrüt nedeniyle tahliyesi ve kira alacağının tahsili için icra takibi yapılan borçlu, 7 günlük süresi içinde takibe itiraz etmemiş ancak 30 günlük ödeme süresi içinde icra dosyasına ödemede bulunmuştur.

                  Ödeme yapıldıktan sonra takipte istenen alacağa ilişkin menfi tespit davası açan borçlunun icra veznesine giren paranın alacaklıya ödenmemesi için tedbir talebinin kabulü üzerine alacaklıya ödeme yapılmamış ve menfi tespit davasının reddi kararı üzerine ödeme gerçekleşmiştir.

                  Özel daire ile mahkeme arasındaki uyuşmazlık; icra dosyasına yapılan ödeme süresinde olmakla birlikte, tedbir kararı nedeniyle alacaklıya alacağının geç ödenmiş olmasının tahliyeyi gerektiren temerrüt hâli sayılıp sayılmayacağı ve buradan hareketle tahliye kararı verilmesi gerekip gerekmediği noktasındadır.

                  İcra takibi yoluyla istenen alacağın icra dosyasına ödenmiş olması İİK hükümlerine göre borcun icra dosyasına ödenmesi aşamasının tamamlanması olduğu kadar 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu hükümlerine göre de geçerli ve sonuç doğuran bir ifadır. Yasanın tanıdığı bir hakkın kullanılması suretiyle bu paranın alacaklıya ödenmemesi için ihtiyatî tedbir kararı alınmış ve uygulanmış olması icra veznesine, borcun ödenmediği anlamına gelmeyip icra veznesine giren paranın alacaklıya ödenmesi aşamasının durdurulması niteliğindedir.

                  Kira sözleşmesinden doğan alacağına alacaklı, 30 gün içinde kavuşamamış ise de bu süresinde ödeme yapılmamış olmasından değil ihtiyatî tedbir kararının uygulanmasından doğmuştur. İİK 269 vd. maddelerde tedbir kararı nedeniyle alacaklıya ödeme yapılmasının durdurulması ile alacaklı, alacağını geç almaktan dolayı bir zarara uğramakta ise de uğranılan bu zararın karşılığı ve haksız ihtiyatî tedbirin yaptırımı olarak kanunda alacağın yüzde yirmisinden az olmamak üzere tazminata hükmedileceği (İİK 72/4) düzenlenmiştir.

                  Bu düzenleme haksız ihtiyatî tedbir nedeniyle tazminat davasının düzenlendiği HMK 399. maddeye göre daha özel nitelikte bir düzenlemedir. Bu özel düzenleme ile haksız ihtiyatî tedbir nedeniyle uğranılan zararın tazmini düzenlenmiş ve başkaca da bir yaptırım ve sonuç öngörülmemiş olduğundan Kanunun bu yaptırım dışında bir sonucu mümkün kıldığı sonucuna varılamaz. O nedenledir ki icra dosyasına yapılan ödemenin süresinde geçerli bir ödeme sayılamayacağı ve tahliyeye karar verilebileceği gibi bir sonuca ulaşılabilmesi İİK hükümleri karşısında mümkün değildir.

                  Kira sözleşmesinden doğan alacakların tahsili ve tahliye talebiyle yapılan takiplerde asıl amaç süresi içinde alacağın ödenmesinin sağlanması olup tahliye kararı buna bağlı olarak gerçekleşebilecek bir sonuçtur. Zira süresi içinde alacak ödendiği takdirde tahliye kararı verilmesi mümkün değildir. Süresinde takibe itiraz etmeyen borçlunun temerrüt nedeniyle tahliyesine karar verilebilmesi için borçlunun 30 gün içinde ödeme yapmamış olması (İİK 269-a/1) gerekmekte olup burada tahliye koşulu olan 30 günlük süre için, alacaklıya ödemenin yapılabildiği tarih değil, borçlunun ödemeyi yaptığı tarih esas alınmıştır. Hükmün bu açıklığı karşısında da 30 günlük ödeme süresi bakımından alacaklıya ödemenin yapılabildiği tarihin esas alınması gerektiği ve tahliyeye karar verilebileceği sonucuna da varılamaz.

                  Mahkemece verilen ve bozmaya konu olan karar yukarıda açıklanan yasal nedenlere uygun biçimde verilmiş olup tahliye koşulları oluşmadığı kabul edilerek, tahliye kararı verilmesi gerektiğine değinen bozma kararı karşısında önceki hükümde direnilmiş olması isabetli olduğu için hükmün onanması gerektiği görüşünde olduğumuzdan, daire kararı gibi hükmün bozulması yönünde oluşan değerli çoğunluk görüşüne katılamıyoruz.