T.C. Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2011/2-295
Karar No: 2011/359
Karar Tarihi: 25.05.2011
Dava, miras hakkına dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı, Ü. K.’ün mirasçısı olduğunu, ancak üvey annesinin nüfusuna kayıtlı olması nedeniyle Ü.’nün mirasından pay alamadığını, 151 parsel sayılı taşınmazın da murisi Ü.’den intikalen ve taksimle davalı adına kayıt ve tescil edildiğini, taşınmazda miras hissesi kadar hakkı bulunduğunu, miras payı gözetilmeden yapılan tespit ve tescil işleminin hatalı olduğunu ileri sürerek, miras payı oranında kaydın iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davanın hak düşürücü süre yönünden reddini savunmuştur.
Yerel mahkemece, davacının kadastro tespitinden önce var olan hukuki duruma dayanarak dava açtığı, açılan dava tarihi itibarı ile de 3402 sayılı 12. maddesi gereğince hak düşürücü süre geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, kararın davacı tarafından temyizi üzerine Yüksek Özel Dairece, mirasçılar arasında zamanaşımının işlemeyeceği, taraf delillerinin bu çerçevede toplanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile mahkeme kararı bozulmuştur.
Davalının karar düzeltme isteği reddedilmiştir.
Mahkemece, önceki kararda direnilmiş; hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.
Uyuşmazlık; Davada 3402 sayılı Yasanın 12. maddesindeki on yıllık hak düşürücü sürenin uygulanıp uygulanamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle somut olay özelliklerinin ortaya konulmasında yarar vardır:
Dosya kapsamından;
Antalya 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 04.06.2004 tarih ve 2003/1251 E.1115 K. sayılı mirasçılık belgesinden, 1315 doğumlu Ü. K.’ün 22.07.1947 tarihinde ölümü ile mirasçılarının davacı, davalı ve dava dışı kişiler olduğu;
Antalya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 03.04.2002 tarih 2002/964E-2003/521K sayılı ilamı ile de, davacı A. D.’in, E. D. ve ark. aleyhine 21.08.2002 tarihinde kayıt tashihi davası açtığı, mahkemece; A. D.’in annesinin Ü. K. olduğunun tespitine, nüfustaki anne adının Ü. olarak düzeltilmesine karar verildiği ve 12.06.2003’de kesinleştiği;
Çekişme konusu 151 parsel sayılı taşınmazın 4800m2 tarla vasfı ile davalı adına tashih ile 12.04.2000 tarihinde sicil kaydının oluştuğu, tapulama tutanağının ise, senetsizden, davalı adına vergi kaydına dayanarak, zilyetlik, intikal ve taksim durumları gözetilerek 14.06.1985 de tespit edilip, 21.12.1991 tarihinde kesinleştiği;
Anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümünde temel teşkil eden 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun başlıklı 12.maddesinin (3) üçüncü fıkrasında;
<…Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz.(Ek cümle: 25/02/2009-5841 S.K./2.mad) Bu hüküm, (Anayasa Mah.12.5.2011 Tarih ve 2009/31 E. 2011/27 (Yürürlüğü Durdurma) s.k.) yahut Devlet veya diğer kamu tüzel kişileri dahil, tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır.> hükmü yer almaktadır.
Madde metninden de açıkça anlaşıldığı üzere, kadastro tespit tutanağında belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak itiraz edilemez ve dava açılamaz.
Hemen belirtmek gerekir ki; muris muvazaası, sahtecilik, vekaletin kötüye kullanılması iddiasına dayalı davaların, herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye tabi olmaksızın her zaman açılabileceği tartışmasız olmasına rağmen, bu haller kadastro tespitinden önce ise ve 10 yıllık hak düşürücü süre geçmiş ise buna ilişkin itiraz ve davalar dahi dinlenemez.
Şu hale göre, mahkemenin eldeki davada da 3402 sayılı Kanunun 12/3 maddesinin uygulama yeri olduğuna, davanın hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığına ilişkin direnme kararı usul ve yasaya uygundur.
O halde, direnme kararının onanması gerekir.
Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.