T.C. YARGITAY
8. Hukuk Dairesi
Esas: 2018/7988
Karar: 2020/2123
Karar Tarihi: 04.03.2020
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
Davacı vekili, mülkiyeti Hazine’ye ait 1527 parsel sayılı taşınmaza davalının el atmasının önlenmesine ve üzerinde dikili muhdesatın kal’ine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, el atmanın önlenmesi ve kal isteğine ilişkindir.
Dava, dilekçesinde davalı tarafın gerçek adresinin gösterilmesi ve gerekli tebligat giderlerinin verilmesi davacı tarafa ait bir görev ve yükümlülük ise de, davalı tarafın adresinin davacı tarafından bilinmemesi veya bilinen adreste davalıya tebligat yapılamaması halinde dosyadaki bilgi ve belgelerden de yararlanılarak davalının bilinen en son adresinin tespiti için zabıta araştırması yaptırılması, kamu kurum ve kuruluşlarından adres sorulması ve bu yolla davalı tarafın tebligat adresinin bulunması, dava dilekçesi ve duruşma oturum gününün davalı tarafa tebliğe çıkarılması işlemlerinin mahkemenin görevi olduğu, mahkemenin kendi görevine giren bu işlemlerin yapılması için davacı tarafa süre veya kesin süre veremeyeceği, ancak adres tespit edildikten sonra tebligat masraflarını yatırması için süre verebileceği kuşkusuzdur.
Tebligatın kimlere, nasıl ve nerede yapılacağı ise tamamıyla şekli ve emredici nitelikte hükümler içeren 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Tebligat Yönetmeliğinde ayrıntılı olarak düzenlenmiş, Tebligat Kanunu’nun 25. maddesi hükmünde yabancı ülkelerde oturan kişilere, 25/a maddesi hükmünde yabancı ülkede oturan Türk Vatandaşlarına siyasi temsilcilik aracılığıyla, 26. maddesi hükmünde de yabancı ülke elçilik veya konsolosluklarının istemi üzerine Türkiye’de oturan Türk Vatandaşı veya yabancı uyruklu kişilere yapılacak tebligatın usulü açıklanmıştır.
Somut olayda, mahkemece davacıya 06.04.2015 tarihinde tebliğ edilen yazı ile davalı …’e gönderilen tebligatın muhatabın yurtdışında bulunması nedeniyle iade edilmiş olduğu belirtilerek, davalının yurtdışı adresinin bildirilmesi için bir hafta kesin süre verildiği, bu süre içinde davalının adresi bildirilmezse davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği ihtar edilmiş ve davacı tarafça davalının yurtdışı adresinin bildirilmemiş olması nedeniyle 6100 sayılı HMK’nın 119 maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Az yukarıda açıklandığı üzere davalının tebligat için bilinen en son adreslerinin araştırması ve dava dilekçesi ve duruşma oturum gününün davalıya tebliğe çıkartılmasının mahkemenin görevi olduğu, bu konularda davacı tarafa süre ve kesin süre verilemeyeceği gözetildiğinde mahkemenin ihtarına uymamanın herhangi bir hukuki sonuç doğurmayacağı kuşkusuzdur.
O halde mahkemece davalının bilinen en son adreslerinden zabıta aracılığıyla adres araştırması yaptırılmalı, davalı tarafından açılmış olan Silifke 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/22 Esas sayılı dosyasında bulunan 01.09.2015 tarihli ve 11374 yevmiye numaralı vekaletnamedeki kimlik bilgileri ve pasaport kayıtlarından yararlanılarak davalının Türk Vatandaşı olup olmadığı, nerede nüfusa kayıtlı olduğu, halen yurtiçinde mi yoksa yurtdışında mı oturduğu duraksamaksız belirlenmeli, bu yolla davalının en son adresinin tespitine çalışılmalı, yurtdışında oturuyorsa Tebligat Kanununun az yukarıda açıklanan hükümleri de gözetilerek Türk Vatandaşı olup olmadığına göre yurtdışı tebligatın hangi usule göre yapılacağı belirlenmeli, adres araştırması ve tebligat yaptırmanın davacı tarafın değil, mahkemenin görevi olduğu unutulmamalı, adres ve davalının hangi ülke vatandaşı oldukları belirlendikten sonra tebligat için gerekli giderler belirlenmeli, bu giderlerin yatırılması için davacı vekiline uygun bir süre veya kesin süre verilmeli, masraf yatırıldığı taktirde davalı adına dava dilekçesi ve duruşma günü yöntemine uygun biçimde tebliğe çıkartılmalı, davalıya yöntemine uygun biçimde tebligat yapılıp taraf teşkili sağlandıktan sonra davanın esasına girilmeli, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek davanın esası yönünden bir hüküm verilmelidir.
Sonuç: Davacı vekilinin yukarıda belirtilen temyiz itirazları yerinde görüldüğünden, kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK’nin geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK’un 440/III-1, 2, 3 ve 4. bentleri gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna, 04.03.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.