T.C. Yargıtay
8. Hukuk Dairesi
Esas No: 2017/4461
Karar No: 2018/1381
Karar Tarihi: 24.01.2018
Davacı alacaklı 08.03.2004 başlangıç tarihli yazılı kira akdine dayanarak 05.02.2014 tarihinde haciz ve tahliye talepli olarak başlattığı icra takibi ile 08.09.2008 faiz başlangıç tarihli bakiye kira alacağı 1.579,00 TL, 08.01.2009 faiz başlangıç tarihli bakiye kira alacağı 11.138,00 TL, 08.01.2010 faiz başlangıç tarihli bakiye kira alacağı 14.480,00 TL, 08.01.2011 faiz başlangıç tarihli bakiye kira alacağı 14.110,00 TL olmak üzere toplam 41.307,00 TL kira alacağının faiziyle tahsilini talep etmiş, ödeme emri davalı borçluya 11.02.2014 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davalı borçlu vekili 18.02.2014 tarihli itiraz dilekçesinde, söz konusu taşınmazın 2010 yılı başında müvekkili tarafından boşaltılarak karşı tarafa teslim edildiğini, taşınmazın bir müddet boş kaldıktan sonra başka kişilere kiraya verildiğini, müvekkilinin ödenmemiş kira borcu bulunmadığını, talep edilen kira bedellerinin de fahiş olduğunu bildirerek borca ve takibe itiraz etmiştir. Ödeme emrine davalı borçlu tarafından itiraz edilmesi üzerine, davacı alacaklı icra mahkemesine başvurarak itirazın kaldırılması ve tahliye isteminde bulunmuştur.
Mahkemece, takip tarihi 05.02.2014 olup, 05.02.2009 tarihinden önceki kira alacaklarının zamanaşımına uğradığını, eski Borçlar Kanunu’na göre ihtirazı kayıt ileri sürülmeden kabul edilen ödemelerde önceki taksitlerinde ödediğinin kabul edilmekte olduğu, davacının da kabulünde olduğu üzere davalının en son kira bedeli olarak davacının hesabına 22.10.2009 tarihinde 2.000,00 TL ödeme yaptığı, bu para çekilirken herhangi bir itirazı kayıt ileri sürülmediği, o halde davalının 2009 yılı Ekim ayı öncesi kira borcundan sorumluluğu cihetine gidilemeyeceği, sözleşmede belirlenen her yıl yapılacak %30’luk artışa göre 2009 yılı aylık kira bedelinin 928,00 TL (davacının hesabı ile aynı) olduğu, davacının kira alacaklarını talep ettiği tarihe kadar kiralananı boşaltmadığı kabul edilerek değerlendirme yapıldığı, davacının 2009 yılı kasım aralık ayı ile 2010 ve devamı kiraları ödediğini ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, itirazın kısmen kabulüne, asıl alacak olarak 30.446,00 TL üzerinden takibin devamına karar verilmiş, karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kira alacağının tahsili için başlatılan takibe itirazın kaldırılması istemine ilişkindir.
1-Dosya kapsamına, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerekçelere göre temyiz eden davacı tarafın aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Davacı vekilinin alacağa yönelik diğer temyiz itirazlarına gelince;
Davada dayanılan ve hükme esas alınan 08.03.2004 başlangıç tarihli ve 4 yıl süreli kira sözleşmesi hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davalı cevap dilekçesinde kiralananı 2009 yılı Aralık ayında tahliye ettiğini ileri sürmekle birlikte, tahliyeden önceki 2008 ve 2009 yıllarına ilişkin kira bedellerini banka hesabına ödediğini bildirmiştir. Kira parasının ödendiğine dair kiralayan tarafından kiracıya verilen yazılı belge, Borçlar Kanunu’nun 88, yeni Türk Borçlar Kanunu’nun 104.maddesi uyarınca bundan evvelki kira paralarının ödendiği hususunda kanuni bir karine teşkil eder. Ancak ödemelerin banka hesabına yatırıldığı iddia edilmekte olup, bankaya yatırılan miktarlar yönünden düzenlenen banka dekontları alacaklının itirazı kayıt koyma imkanı olmadığından TBK.nun 104. (BK.88.) maddesi anlamında bir makbuz sayılamaz. Olayımızda da; davalı tarafça takibe konu yıllar kiralarının ödendiğine ilişkin ödeme belgeleri, banka ödeme dekontlarıdır. Dolayısıyla ibraz edilen ödeme dekontları TBK.nun 104. (BK.nun 88.) maddesi anlamında makbuz sayılmadığından önceki dönemlere ait edimlerin de ifa edildiğine karine teşkil edecek nitelikte değillerdir. Hal böyle olunca alacaklının ödenmediğini iddia ettiği ve eksik ödeme sayılan kira alacaklarını istemesinde bir usulsüzlük yoktur. Bu durumda mahkemece davalının yaptığı ödemeler değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bankaya yapılan son ödeme makbuz hükmünde kabul edilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, 2 nolu bentte yazılı nedenle davacı vekilinin alacağa ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen Geçici 3. madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428 ve İİK.nın 366. maddesi uyarınca kararın alacağa hasren BOZULMASINA, taraflarca İİK’nun 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 24.01.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.