T.C. Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/12-743
Karar No: 2020/129
Karar Tarihi: 11.02.2020
I. İNCELEME SÜRECİ
Borçlu İstemi:
1. Borçlu vekili 25.06.2012 tarihli şikâyet dilekçesinde; takip dayanağı senedin teminat senedi olduğunu, alacaklı ile müvekkili arasında matbu 28.04.2007 tarihli Tüpsu Bayilik Sözleşmesinin akdedildiğini ve alacaklının Ankara iline temsilci göndererek sözleşmeyi imzalayacağını beyan ettiğini, devamında ise sözleşmeyi imza suretiyle akdetmeden icap-kabul gerçekleştiğini ve bayi olarak ticari ilişki başladığından taraflar arasındaki sözleşmenin geçerlilik kazandığını, takip dayanağı senedin taraflar arasında geçerli olan bayilik sözleşmesinin “Teminat” başlıklı 12. maddesi uyarınca müvekkili tarafından düzenlendiğini ve alacaklıya teslim edildiğini, anılan madde metnindeki bedel, keşideci ve lehtardan da bu durumun anlaşıldığını, ayrıca senedin arka yüzüne “teminattır” şerhinin yer aldığını, bono aslının incelenmesinde “teminattır” kelimesinin daksil ile kapatıldığının görüleceğini, senedin teminat için boş olarak verildiğini, tanzim ve vade tarihlerinin sonradan doldurulduğunu, senette tahrifat yapıldığını ve bedelinin semeresiz kaldığını ileri sürerek itirazın kabulü ile takibin iptaline ve alacaklının asıl alacağın %40’dan aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatı ödemeye mahkûm edilmesine karar verilmesini talep etmiştir
Alacaklı Cevabı:
2. Alacaklı vekili 15.10.2012 tarihli cevap dilekçesinde; borçlu vekilinin, borçlunun takip konusu senedi düzenleyerek alacaklıya verdiğini kabul ettiğini, senedi geçersiz kılmaya yönelik tüm iddiaların senetle ispatlanması gerektiğini, borçlu tarafın iddiasını ispatlar nitelikte herhangi bir yazılı delil sunmadığını, dar yetkili mercide öne sürülmesi mümkün olmayan iddiaları kabul etmediklerini, borçlunun sunduğu sözleşmeyi müvekkilinin imzalamadığını, sözleşmeyi yazılı delil olarak kabul etmediklerini, borçlu ile müvekkilinin ticari ilişkisi olduğunu, satılan mal bedeline binaen senedin borçlu tarafından müvekkiline verildiğini, Hukuk Genel Kurulunun ve Özel Dairenin kararlarında bonoda teminat ibaresi yazılı olsa dahi senedin kambiyo vasfını kaybetmeyeceğini, neyin teminatı olduğuna ilişkin borçlu tarafından delil sunulmadıkça kıymetinin olmayacağının belirtildiğini, borçlunun iddialarının usul ve yasaya aykırı olduğunu savunarak itirazın reddi ile borçlu aleyhine %40 oranında icra inkâr tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararı:
3. İstanbul 9. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 31.05.2013 tarihli ve 2012/703 E., 2013/533 K. sayılı kararı ile; borçlunun itiraz dilekçesinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 119/1-g bendinde belirtilen hukuki sebeplerini hasretmekten imtina ettiği, bu eksikliğin ikmaline imkân bulunmadığı gerekçesiyle HMK’nın 119/1-g ve 119/2 maddeleri uyarınca davanın açılmamış sayılmasına evrak üzerinden karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
4. İstanbul 9. İcra (Hukuk) Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde borçlu vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
5. Yargıtay 12. Hukuk Dairesince 12.11.2013 tarihli ve 2013/27155 E., 2013/35698 K. sayılı kararı ile;
“…2004 Sayılı İcra Ve İflas Kanunu, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre özel kanun olup, Hukuk Muhakemeleri Kanunu, icra mahkemesince görülen şikâyet ve itirazlarda ancak İcra ve İflas Kanununda açıkça gönderme olduğunda ya da işin niteliğine uygun düştüğü ölçüde uygulanır.
Somut olayda borçlu hakkında kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile başlatılan takibe karşı borçlu icra mahkemesine verdiği dilekçede, takibe konu senedin bayilik sözleşmesi kapsamında teminat olarak verildiğini, senedin vade ve tanzim tarihlerinin sonradan doldurularak tahrifat yapıldığını belirtip itiraz ettiği, mahkemece dava dilekçesinde hukuki sebeplerin bildirilmediği gerekçesiyle 6100 Sayılı HMK’nun 119/1-g maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
İcra mahkemesine yapılan başvuru, İİK’nun 169/a ve 170/a maddelerine dayalı borca itiraz ve şikâyettir. Anılan başvuru Medeni Usul Hukuku anlamında dava olmadığından HMK’nun davaya ilişkin kuralları mutlak anlamda uygulanmaz. HMK’na nazaran daha özel nitelikte bulunan İİK’nun kapsamında işin esası incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken; olayda uygulanma yeri bulunmayan HMK’nun 119/1-g maddesi gereğince davanın açılmamış sayılması yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.
Öte yandan borca itirazın incelenmesi yöntemini düzenleyen İİK’nun 169/a maddesi uyarınca “İcra mahkemesi hakimi, itiraz sebeplerinin tahkiki için iki tarafı en geç 30 gün içinde duruşmaya çağırır. Hakim, duruşma sonucunda borcu olmadığının veya itfa veya imhal edildiğinin resmi veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispatı halinde itirazı kabul eder.”
Somut olayda borca itirazın, İİK’nun 169/a maddesi uyarınca duruşma açılarak incelenmesi gerekirken evrak üzerinden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi de doğru görülmemiştir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Mahkeme Kararı:
6. İstanbul 9. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 24.07.2014 tarihli ve 2014/49 E., 2014/778 K. sayılı kararı ile; Özel Dairenin 12.11.2013 tarihli bozma kararına uyularak, takip dayanağı senedin arka yüzünde ‘Teminat senedidir. Kullanılamaz” cümleleri ile ifade edildiği üzere senedin teminat amaçlı olarak verildiği, her ne kadar bu cümlelerin daksil ile silindiği ya da iptal edildiği görülmüş ise de bu şekildeki silinme ya da iptalin bilinen etki ve sonuçlarını doğurabilmesi için onu düzenleyen tarafından muhakkak surette imza ile onaylanmasının zorunlu olduğu, imza ile desteklenmeyen ve onaylanmayan bir ibareyi hükümsüz ya da etkisiz kılmanın mümkün olmadığı, teminat amaçlı olarak verilen bu kambiyo senedinin doğrudan doğruya takibe konulmasına 6102 sayılı TTK’nın 776. maddesinin imkân vermediği gerekçesiyle takibin 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 170/a maddesi uyarınca iptaline, borçlunun tazminat isteğinin reddine, sair itirazlar hakkında karar ittihazına yer olmadığına karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. İstanbul 9. İcra (Hukuk) Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde alacaklı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 12. Hukuk Dairesince 02.04.2015 tarihli ve 2015/5388 E., 2015/8374 K. sayılı kararı ile;
“…Alacaklı tarafından bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile başlatılan takibe karşı borçlu icra mahkemesine verdiği dilekçede, sair itiraz ve şikâyetleri ile birlikte takibe konu senedin bayilik sözleşmesi kapsamında teminat olarak verildiğini de ileri sürerek takibin iptalini talep ettiği, mahkemece istemin kabulü ile takibin iptaline karar verildiği görülmektedir.
İİK’nun 169/a-1. maddesi gereğince; borcun bulunmadığı veya itfa yahut imhal edildiği resmi veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile kanıtlanmalıdır.
HGK’nun 14.3.2001 tarih 2001/12-233 ve 20.6.2001 tarih, 2001/12-496 sayılı kararlarında da benimsendiği üzere, dayanak belgenin hangi ilişkinin teminatı olduğu yazılı belge ile kanıtlanmalıdır. İİK’nun 169/a maddesi uyarınca, belgede, takip dayanağı senede açıkça atıf yapılması zorunlu olup, açıkça atıf yapıldığının kabulü için senedin, vade ve tanzim tarihleriyle miktarlarının belirtilmesi gereklidir.
Somut olayda, 28.04.2007 tarihli bayilik sözleşmesi isimli belgede alacaklının imzası olmadığı gibi, alacaklının cevap dilekçesi ve yargılama aşamasındaki beyanları gözetildiğinde, takibe konu bononun teminat senedi olarak düzenlendiği yönünde kabulünün de bulunmadığı, senedin, neyin teminatı olduğu hususunun, dolayısıyla teminat senedi olduğuna ilişkin iddianın alacaklının imzasını taşıyan ve senede açık atıf yapan İİK 169/a maddesinde yazılı belgelerle kanıtlanamadığı görülmüştür.
Öte yandan takip dayanağı bonoda “teminattır” ibaresinin bulunması, Dairemizin yerleşik içtihatları doğrultusunda neyin teminatı olduğu açıklanmadığı sürece, başlı başına senedin teminat senedi niteliğinde olduğunun kabulünü gerektirmez.
O hâlde mahkemece, borçlunun iddiasını yazılı bir belge ile ispat edemediği ve alacaklı tarafından da takip dayanağı bononun teminat senedi olduğuna yönelik bir kabul beyanının bulunmadığı gözetilerek, bu yöndeki itirazın reddi ile borçlunun sair itirazlarının incelenerek oluşacak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. İstanbul 9. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 19.11.2015 tarihli ve 2015/538 E., 2015/945 K. sayılı kararı ile; TTK’nın 776/1/b maddesine göre bir bononun kayıtsız ve şartsız belirli bir bedeli ödemeyi vaad etmemesi ya da bu vaadi hükümden düşürecek kuşkulu bir ibareyi içermesi hâlinde bononun niteliğini yitireceği, somut olayda kambiyo senedinin arka yüzünde “Teminat senedidir. Kullanılamaz” ibaresini içerdiğinin tartışmasız olduğu, kambiyo senedinin arka yüzündeki bu ifadenin TTK’nın 776/1/b bendindeki unsuru hükümden düşüren bir olgu olduğu, hükümsüzlüğü vücuda getiren olguları sadece ”anlaşma ve yazılı metin ile” sınırlamanın öteki ifade ile kambiyo senedinin bu unsurunu hükümden düşürecek olguları aynılaştırmanın ve yazılı metinle sınırlamanın olanaksız olduğu, her somut olayda kambiyo senedinin hükümsüzlüğünü vücuda getirecek, onun kambiyo senedi olma özelliğini bertaraf edecek yahut onu teminat senedi olmaktan çıkaracak olguyu “yazılı metinle” tahdit etmenin madde düzenlemesinin uygulama anlamını daraltmak manasına geleceği, burada özellikle dikkatten kaçmaması gerekenin TTK’nın 776/1-b maddesine yönelik en küçük bir kuşkunun bile kambiyo senedinin bu unsurunu tehdit eden bir olgu olarak telakki edilmesi olduğu, Yasa yapıcının koşulun duyarlılık eşiğini oldukça düşürdüğü ve bu eşiği tehdit eden en küçük olguyu dahi senedin kambiyo senedi olma vasfını yitireceği kanaatinde olduğu, Yargıtay deneyimlerinin bu olguyu aynılaştırma, tek tipleştirme çabası somut olay adaleti önünde ciddi bir engel olmaktan başka Yasama iradesini aşkın içtihatla bertaraf edilmesi ve kısıtlanması sonucunu doğurduğu gerekçeleriyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takibe dayanak senedin teminat senedi olup olmadığı, borçlunun bu yöndeki isteminin reddinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında öncelikle; borçlu vekilinin 02.01.2020 tarihli dilekçesinde “…Kurulunuzca gerekli görülecek olursa incelenmek üzere davaya konu bono aslının İstanbul 9. İcra (Hukuk) Mahkemesinden zimmetli olarak getirtilmesine karar verilmesini…” şeklinde beyanda bulunması üzerine senet aslının incelenmesinin gerekip gerekmediği tartışılmış, yerel mahkemenin direnme gerekçesinde de belirttiği gibi senedin arka yüzünde “Teminat senedidir. Kullanılamaz” ibaresini içerdiğinin taraflar arasında tartışmasız olduğu ve senedin renkli fotokopisinin gönderildiği anlaşıldığından senet aslının incelenmesi için dosyanın mahalline geri çevrilmesine gerek bulunmadığına oybirliğiyle karar verilmiş ve işin esasına geçilmiştir.
13. Kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takipte, İİK’nın 168. maddesinin 3 ve 170/a maddesinin 1. fıkrasına göre borçlu ödeme emri tebliğinden itibaren 5 gün içinde icra mahkemesine başvurarak, takibe dayanak senedin kambiyo senedi niteliğinde olmadığını ileri sürerek takibin iptalini talep edebilir. İİK’nın 170/a maddesinin 2. fıkrasına göre süresinde yapılmak kaydıyla borçlu tarafından başka bir şikâyet veya itirazda bulunulması ile bu husus icra mahkemesince kendiliğinden ve öncelikle dikkate alınır. Bu inceleme sonucunda icra mahkemesi takip dayanağı senedin kambiyo senedi niteliğinde olmadığı kanısına varır ise icra takibinin iptaline karar verir. Ancak İİK’nın 170/a maddesinin son fıkrasına göre her ne suretle olursa olsun imza inkârı itirazı geri alınmış veya borç kısmen veya tamamen kabul edilmiş ise bu madde hükmü uygulanmaz.
14. İcra takip tarihi itibari ile yürürlükte bulunan, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nun 688. maddesine göre bono veya emre muharrer senet, senet metninde (bono) veya (emre muharrer senet) kelimesini ve senet Türkçe’den başka bir dilde yazılmışsa o dilde bono karşılığı olarak kullanılan kelimeyi, kayıtsız ve şartsız muayyen bir bedeli ödemek vaadini, ödeme yerini, kime ve kimin emrine ödenecek ise onun ad ve soyadını, senedin tanzim edildiği gün ve yeri, tanzim edenin imzasını içermelidir. Sıralanan bu kayıtlar bononun zorunlu ve geçerliliğini etkileyecek olan zorunlu unsurlardır.
15. Bu çerçevede belirlilik (muayyenlik) kambiyo senetlerinin temel unsurlarından biridir. Tedavül kabiliyeti de dikkate alındığında, bononun bütün unsurlarının açık, net, yoruma elverişli olmayacak biçimde belirgin olması gerekir. Öztan’ın da ifade ettiği gibi poliçe ve bono keşidesi “şart kabul etmeyen” bir işlemdir (Öztan, F.: Kıymetli Evrak Hukuku, 2. B., Ankara 1997, s.451).
16. Nitekim TTK’nın 689. maddesi zorunlu unsurları taşımayan senedin bono niteliğinde olmadığını belirttikten sonra vade, tanzim ve ödeme yeri konusunda da yedek hukuk kuralı getirerek oluşabilecek boşlukları doldurmuş ve belirlilik ilkesini bu şekilde desteklemiştir. Bedel, faiz, protestodan muafiyet ve yetki şartı gibi kayıtların konulması kabul edilmekte ise de, illetten mücerretlik veya muayyenlik vasfını ortadan kaldıran kayıtların bono üzerine konması, onun kambiyo senedi vasfını ortadan kaldırır.
17. Hukuk Genel Kurulunun 11.04.2018 tarihli ve 2017/19-819 E., 2018/771 K. sayılı kararında da benimsendiği üzere, TTK’nın 688. maddede belirtilen şekli koşulların yanında taraflar bononun ihdas nedeni (malen/nakden ya da teminat kaydı ile alındığını), uyuşmazlık durumunda aralarındaki anlaşmaya göre yetkili olacak mahkeme, faiz gibi bononun geçerliliğine etki etmeyecek ihtiyari unsurları belirleyerek senede ekleyebilirler. Sıralanan şekil şartlarından da anlaşıldığı üzere, kambiyo senetleri temel hukuki ilişkiden bağımsız bir nitelik taşır ve soyut bir borç ikrarı içerir. Bu nedenle de bono düzenlenirken temel ilişkinin kaynağına yönelik “bedelin malen-nakden ya da teminat olarak alındığına” ilişkin ibarelerin senede yazılması zorunlu değildir. Taraflar bu ibareleri ticaret hayatındaki olası bir uyuşmazlık durumunda ispat hukukunda karşılaşabilecekleri zorlukları daha kolay aşmak amacıyla ihtiyari olarak kayıt altına almaktadırlar. Yoksa elbette ki bu kayıtlar bağımsız borç ikrarı içeren senetlerin niteliğine etki etmez.
18. Yukarıda yapılan açıklamalar ve yasal düzenlemeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; takip dayanağı senedin arka yüzünde “teminat senedidir. kullanılamaz” ibaresinin bulunduğu anlaşılmaktadır.
19. Bonoda teminat kaydı var ise de neyin teminatı olduğu belirtilmediğinden bu kayıt bononun mücerrettik vasfını ortadan kaldırmaz. Sadece teminat olduğuna dair eklenen bu kayda doktrinde mücerret teminat kaydı denilmektedir.
20. Bononun teminat amaçlı verildiğinin kabul edilebilmesi için, neyin teminatı olarak verildiğinin ya bononun önündeki veya arkasındaki yazılar veya ayrı bir belge (İİK’nın 169/a maddesinde öngörülen) ile teminat senedi olduğunun kanıtlanması gerekir.
21. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 14.03.2001 tarihli ve 2001/12-233 E., 2001/257 K.; 20.06.2001 tarihli ve 2001/12-496 E., 2001/534 K.; 24.02.2010 tarihli ve 2010/19-67 E., 2010/99 K. ile 28.03.2018 tarihli ve 2017/12-1140 E., 2018/563 K. sayılı kararlarında da aynı hususlar benimsenmiştir.
22. Diğer taraftan, yerel mahkemece direnme kararının gerekçe bölümünde “Yargıtay deneyimlerinin bu olguyu aynılaştırma tek tipleştirme çabası somut olay adaleti önünde ciddi bir engel olmaktan başka yasama iradesini aşkın içtihatla bertaraf edilmesi kısıtlanması sonucunu doğurur. İçtihat yasanın iradesini kısıtlayacak uygulama alanını büzecek ve iradeyi tümden hükümden düşürecek şekilde başkalaştıramaz” şeklindeki değerlendirmeler, Anayasanın 141. maddesi ile HMK’nın 297. maddesinde amaçlanan gerekçeye uygun olmayıp, hukukilikten uzaktır. Türk Adli Yargı Sistemi içerisinde adliye mahkemelerince verilen karar ve hükümlerin temyizen son inceleme merci ve üst mahkeme olan Yargıtay ile ilgili uygunsuz değerlendirmelerle Yargı kararlarının taşıması gereken üslubun dışına çıkıldığı, yargısal teamül ve geleneklere uygun olmadığı kabul edilmiş, bu hususta eleştiriye işaret olunmakla yetinilmesine karar verilmiştir.
23. Öte yandan Özel Dairenin 02.04.2015 tarihli bozma kararının başlığında “Davacı: Borçlular: …”in de gösterilmiş olması bir maddi hata olarak değerlendirilmiş ve sonuca etkili görülmemiştir.
24. Hâl böyle olunca, takip konusu bonodaki kaydın senedin kambiyo vasfını etkilemeyeceği, borçlunun teminat senedi olduğuna ilişkin iddiasının alacaklının imzasını taşıyan ve senede açık atıf yapan İİK’nın 169/a maddesinde yazılı belgelerle kanıtlanamadığından, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
IV. Sonuç: Açıklanan nedenlerle;
Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA,
İstek halinde temyiz peşin harcının yatırana iadesine,
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na 5311 sayılı Kanun’un 29. maddesi ile eklenen geçici 7. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken İİK’nın 366/III. maddesi uyarınca kararın tebliğden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 11.02.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.