T.C. Yargıtay
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2017/15898
Karar No: 2017/15375
Karar Tarihi: 07.11.2017
Davacı, taraflar arasında 01/02/1992 başlangıç tarihli, on yıl süreli kira sözleşmesi düzenlendiğini, kira sözleşmesinin 02/08/2013 tarihli ihtarname ile feshedildiğini, fesih ihtarnamesinden sonra 23/01/2014 tarihli ihtarname gönderilerek kiralananın tahliye edilmesinin bildirildiğini, davalının kiralananı tahliye etmediğini belirterek tahliyeye karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, henüz TBK’nun 347. madde yürürlüğe girmeden önce çekilen ihtarlara dayanılarak açılan davanın süresinden önce açıldığı, yasa maddesinde belirtilen her uzama yılının bitiminden 3 ay önce bildirimde bulunmak koşulunun gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanun’unun 347/1. maddesi hükmüne göre konut ve çatılı işyeri kiralarında kiraya veren sözleşme süresinin bitimine dayanarak sözleşmeyi sona erdiremez. Ancak, on yıllık uzama süresi sonunda kiraya veren, bu süreyi izleyen her uzama yılının bitiminde en az üç ay önce bildirimde bulunmak koşuluyla herhangi bir sebep göstermeksizin sözleşmeye son verebilir.
6101 Sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun Geçici 2. maddesi uyarınca, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce TBK.nun 347. maddesinin birinci fıkrasının son cümlesinde öngörülen kira sözleşmelerinden 10 yıllık uzama süresi dolmamış olmakla birlikte geri kalan süre beş yıldan daha kısa olanlar hakkında yürürlüğe girdiği tarihten itibaren beş yıl, on yıllık uzama süresi dolmuş olanlar hakkında da yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 2 yıl sonra uygulanacağı öngörülmüştür.
Somut olayda; Taraflar arasında 01/02/1992 başlangıç tarihli ve 1 yıl süreli kira sözleşmesi olduğu hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. On yıllık uzama süresinin 01/02/1993 tarihinden itibaren işlemeye başlayacağı Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinde on yıllık uzama süresinin dolduğu anlaşılmış olup bu nedenle Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında 6101 sayılı kanunun geçici 2. maddesine göre 01/07/2014 tarihinden itibaren dava açılabilecektir.
Davacının, aynı sebebe dayalı olarak açtığı, süre yönünden reddedilen … 12. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/175 Esas, 2014/603 Karar sayılı dosyasında, dava dilekçesi davalıya 02/03/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir. O davanın dava dilekçesinin tebliği de ihtar yerine geçeceğinden en az üç ay öncesini kapsayacak şekilde fesih iradesi davalı kiracıya bildirilmiştir. Bu bildirime göre dava 29/04/2015 tarihinde süresinde açılmıştır. Bu nedenle 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 347/1. maddesindeki belirtilen şartların gerçekleştiği anlaşılmakla davanın kabulü ile davalının kiralanandan tahliyesine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile tahliye isteminin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07.11.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.