T.C. Yargıtay
8. Hukuk Dairesi
Esas No: 2017/4711
Karar No: 2018/2893
Karar Tarihi: 28.02.2018
Davacı 18.04.2016 tarihinde başlatmış olduğu icra takibi ile 19.04.2016 tanzim ve 19.04.2016 tahliye tarihli adi yazılı belgeye dayanarak taşınmazın tahliyesini istemiştir. Davalı kiracı süresi içinde yapmış olduğu itirazında, tahliye emrine süresi içerisinde itiraz ettiğini, takibin durdurulmasını talep ettiğini bildirmiştir. Davacı kiralayan tarafından davalı kiracı hakkında tahliye taahhüdüne dayalı olarak başlatılmış olan icra takibi nedeniyle düzenlenen tahliye emrine davalı kiracının yasal süresinde itiraz etmesi üzerine davacı icra mahkemesine başvurarak itirazın kaldırılması, takibin devamı ve tahliye isteminde bulunmuştur.
Mahkemece, takip talebine ekli tahliye taahhüt belgesi başlıklı evrak incelendiğinde, takip borçlusu …’un tahliyeye konu taşınmazı 05/03/2016 tarihinde şartsız olarak davacı tarafa teslim etme taahhüdünde bulunduğu, ödeme emri tebliğ edildiğinde taahhütteki tanzim tarihine ve imzaya açıkça karşı çıkmadığı, borçlunun takibe yaptığı itirazı ile bağlı olduğu, İcra İflas Kanununun 63. maddesi gereğince itirazını değiştirip ve genişletemeyeceği, takip ve dava kabul koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne ve tahliyeye karar verilmiş, karar davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Kira sözleşmesi ile aynı tarihte ya da daha önceki tarihte alınan tahliye taahhüdü dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 Sayılı T.B.K’nun 26. maddesi gereğince kiracının serbest irade mahsulü olmadığından batıldır. 04.10.1944 gün ve 15/20-28 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı da bu yöndedir. Yine 3.10.1980 gün 2/3 sayılı, 4.10.1985 gün ve 2/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararları gereğince kira ilişkisi devam ederken (kiralananda otururken) verilen tahliye taahhütleri geçerlidir. Geçerli sözleşmeden doğan bu hakkın kullanılmasında iyi niyet asıldır. Bunun aksini davalının olaylara dayanarak kanıtlaması gerekir. Somut olayda; tahliye taahhüdüne konu taşınmaz davacı tarafından 19.01.2016 tarihinde satın alınmış olup, kira ilişkisi bu tarihte kurulmuştur. Tahliye taahhüdü kira ilişkisinin kurulduğu 19.01.2016 tarihi itibariyle verilmiş olmakla, takibe konu tahliye taahhüdü geçerli değildir.
Ayrıca tahliye taahhüdü nedeniyle açılacak tahliye davasının TBK’nun 352/1 maddesi gereğince taahhüt edilen tarihi izleyen bir ay içinde açılması veya bu süre içinde taahhüde dayalı olarak icra takibi yapılmış olması gerekir. Davacı 18.04.2016 tarihinde başlattığı takip ile adi yazılı nitelikteki 19.01.2016 düzenleme ve 05.03.2016 tahliye tarihli tahliye taahhüdüne dayanılarak kiralananın tahliyesini istemiştir. Ancak taahhüt edilen tarihi izleyen bir aylık süre geçtikten sonra tahliye taahhüdüne dayanılarak başlatılan takip süresinde değildir. Yine tahliye taahhüdüne “TEB Bankası tapuya ipotek koyup 637.500 TL satıcı …’a ödendiği günden itibaren 45 gün sonra gayrimenkul tahliye edilecektir” ibaresi eklenerek taahhütte bulunulmuş ise de, bu hususun değerlendirilmesi yargılamayı gerektirmektedir.
Bu durumda yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın reddi gerekirken, yazılı şekilde davanın kabulü ile kiralananın tahliyesine karar verilmesi doğru değildir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca kararın BOZULMASINA, taraflarca İİK’nun 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 28.02.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.