T.C. Yargıtay
7. Hukuk Dairesi
Esas: 2022/6098
Karar: 2023/2530
Karar Tarihi: 11.05.2023
I. DAVA
Davacı vekili, dava dilekçesinde; davaya konu 36 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki ev ve müştemilatın müvekkili tarafından yapıldığını ve inşaatın tamamlanmasından sonra müvekkili tarafından uzun zamandır kullanıldığını, yörede inşa edilecek baraj sebebiyle yapılması muhtemel kamulaştırma sırasında müvekkilinin haklarının kaybolmaması için taşınmaz üzerindeki muhdesatın müvekkiline ait olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1.Dahili davalılardan … cevap dilekçesinde; davaya konu yapıların davacı tarafından yapıldığını, bu yapıların kendi babası ile davacının babası tarafından müşterek olarak kullanıldığını, daha sonra bu yapıların harabe haline geldiğini ve davacının babasına ait kısmı tamir edip yaşanabilir hale getirdiğini beyan etmiştir.
2.Davalılardan …, cevap dilekçesinde; davacının eşinden ayrıldıktan sonra köye dönünce babasından kalma harabe yapıyı 2006-2007 yıllarında yaptırmaya başladığını, davacının bu evi yaşanabilir hale getirdiğini ve kendisinin taşınmaz üzerindeki yapılarla ilgili olarak herhangi bir talebinin bulunmadığını beyan etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Kars 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 15.10.2015 tarihli ve 2014/790 Esas, 2015/666 Karar sayılı kararıyla; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1.İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde, bir kısım davalılar temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 30.09.2019 tarihli ve 2016/3794 Esas, 2019/8253 Karar sayılı ilamında belirtilen \”…yapılan yargılama ve araştırmanın hüküm kurmaya elverişli olmadığı, mahkemece yapılması gereken işin, ispat yükü üzerinde bulunan davacının dava dilekçesinde dayandığı tanık delilinin sonucu olarak, tanık listesi sunması için davacı tarafa süre ve imkan tanınması gerektiği, bununla birlikte dava dilekçesinin ekinde mevcut olan 22-A uygulamasına ilişkin tutanağın suretlerinin ilgili yerlerden istenmesi, davacının muhdesat meydana getirdiğini iddia ettiği yıl itibari ile hava fotoğraflarının getirtilmesi sonucu yapılacak değerlendirme akabinde bir hüküm kurulması gerektiği…\” gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Kars 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 09.09.2021 tarihli ve 2020/59 Esas, 2021/121 Karar sayılı kararında belirtilen, \”…dava süreci boyunca hem davalılardan hem tanıklardan hem de davacı taraftan alınan beyanlarda uyuşmazlık konusu muhdesat yeniden yapılmasından değil yaşanabilir hale getirilmesinden bahsedildiği, davacı tarafça yapılan masrafların muhdesatın aidiyeti davalarında aranan şekilde bir yeniden inşa değil mevcut yapıyı içinde yaşanabilir kılmak için gerekli olan zorunlu masraflar niteliğinde olduğu, (…) bu nedenle aslında davanın muhtesatın tespitinden ziyade faydalı giderlere ilişkin olduğu ve davacı tarafça katlanıldığı iddia edilen masrafların da ancak bu yönde açılacak bir dava ile ileri sürülebileceği kanaatine varıldığı…\” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde, davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Dinlenen tanık beyanları ile müvekkilinin haklılığının ortaya çıktığını,
1. Zaten bir kısım taraflarca da haklılığının kabul edildiğini, mahkemece bu beyanların dikkate alınmadığını,
2. Mahkemece hukuki yanılgıya düşüldüğünü,
3. Davanın reddine yönelik kararının hukuka aykırı olduğunu, davalılar yararına sebepsiz zenginleşmenin söz konusu olduğunu,
4. Bir kısım davalılar vekili tarafından vekalet ücreti istenmemesine rağmen hangi davalılar yararına vekalet ücretine hükmedildiğinin anlaşılamadığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, muhdesatın aidiyetinin tespiti istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur (4721 s.lı TMK 684/1 m). Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyet kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere kalıcı yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer (TMK 718 m). 22.12.1995 tarih ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulandığı gibi eşya hukukunda, muhdesattan, bir arazi üzerinde kalıcı yapı ve tesisler ile bağ ve bahçe şeklinde dikilen ağaçları anlamak gerekir. Muhdesat, şahsi bir hak olup (TMK 722, 724, 729 m.ler), sahibine arazi mülkiyetinden ayrı bağımsız bir mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak bahşetmez. Taşınmaz üzerindeki kalıcı yapı, ağaç gibi bütünleyici parça niteliğindeki muhdesatların taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemez. Açıklanan bu ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez.
3.Tespit davası, kendine özgü davalardan olup dava sonucunda istihsal edilecek ilamın icra ve infaz kabiliyeti bulunmamaktadır. Bunun doğal sonucu olarak da bu davaların uygulama alanı sınırlıdır. Bilindiği üzere, tespit davalarının görülebilmesi için güncel hukuki yararın bulunması (6100 s.lı HMK 106/2 m) ve dava sonuçlanıncaya kadar da güncelliğini kaybetmemesi gerekir. Tespit davaları eda davalarının öncüsüdür, bu nedenle eda davası açılmasının mümkün olduğu hâllerde, tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığı kabul edilmektedir. Hukuki yararın bulunması dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi, hâkim tarafından da re’sen gözetilir. Hukuki yararın bulunmadığının tespiti hâlinde davanın, dava şartı yokluğu gerekçesiyle usulden reddine karar verilmelidir (HMK 114/1-h, 115 m.)
4.Öğretide ve Yargıtay’ın devamlılık gösteren uygulamalarında, taşınmaz hakkında derdest ortaklığın giderilmesi davasının, kentsel dönüşüm uygulamasının ya da kamulaştırma işleminin bulunması gibi istisnai durumlarda muhdesatın tespiti davasının açılmasında güncel hukuki yararın bulunduğu kabul edilmektedir.
5. İlk Derece Mahkemesince davanın reddine yönelik verilen kararın gerekçesinde, taşınmaz üzerindeki yapılarla ilgili olarak davacının onarım faaliyetlerinin \”yaşanabilir hale getirme\” şeklinde nitelendirildiği görülmektedir. Gerek dahili davalılardan … ile davalılardan …’nın, gerek keşif esnasında dinlenen mahalli bilirkişilerin ve gerekse yargılama esnasında dinlenen tanıkların beyanlarından taşınmaz üzerindeki yapıların önceki halinin \”harabe\” niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. O zaman \”harabe\” kavramından anlaşılması gerekenin ne olduğunun ortaya konulması, öncelikli husus olmalıdır. Türk Dil Kurumu’nun Türkçe sözlüğüne bakıldığında harabe kavramının \”yıkılmış veya yıkılmaya yüz tutmuş yapı\” şeklinde tanımlandığı görülmektedir (TDK Sözlüğü, 1. Cilt, 9. Baskı 1998, s.943).
6. Yapılan tadilat ve onarımın tümü mevcut eski yapının değerini artıran faydalı ve zorunlu işlere ilişkin giderler ise bunların nitelik olarak iyileştirme giderleri şeklinde anlaşılması gerekmektedir.
7. Somut olayda, dosya içerisindeki bilgi ve belgelere göre taşınmaz üzerindeki muhdesata konu yapının harabe nitelinde olması sebebiyle davacı tarafından onun “yaşanabilir hale getirilmesine” ilişkin faaliyetini, bir iyileştirme faaliyetinden ziyade yapının tekrar inşası şeklinde nitelendirmek yanlış olmayacaktır. Tüm bu nedenlerle, davacının eldeki davayı açmadaki hukuki yararı bulunduğundan mahkemece davanın reddine yönelik karar verilmesi doğru görülmemiş ve hükmün bozulması gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan temyiz başvurusunun kabulü ile Kars 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 09.09.2021 tarihli ve 2020/59 Esas, 2021/121 Karar sayılı kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
11.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.